3 Ocak 2010

TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi'nden Açıklama

MÜLKİYE’Tİ BİZİMDİR

Bir kenti kent yapan, binaları ve çevresini önemli kılan şey yaşanmışlıklardır. Bu yaşanmışlıklar taş taş üstüne koyarak, emekle, mücadeleyle oluşmuştur. Bu nedenledir ki bazı mekânların özel anlamları vardır. Bu anlamlar ve onları üreten tarihsellik, mekânların sahiplerini ve sahipliğini bambaşka bir düzleme taşır. Böylesi mekânların dönüşümü yahut düzenlenmesi söz konusu olduğunda, barındırdıkları yaşanmışlıkların, tarihselliklerin ve anlamların zaman içinde bir araya getirdiği bir kullanıcılar kesiti ortaya çıkar. Bu kesitin genişliği ise, yapılı çevreleri tekil bireylere ait “mallar” olmaktan çıkarıp, çokluklara “mal olmuş” hale getirir. Çokluklara mal olmuş mekânların geleceğine ise, sadece “mülk sahipleri” tarafından karar verilemez.
Yıkım kararları kentliyle paylaşılmadan, demokrasiden uzak yöntemlerle verilemez.
Kızılay Kent Merkezi’nde geçmişimizi ve yaşanmışlıklarımızı barındıran; hem anılarımızı hem kent mekânını paylaşmamıza vesile olmuş olan yapılar birer birer ranta teslim oluyor, yıkılıyor ve yerlerini yeni, ”modern”, pahalı yapılara bırakıyor. Kızılay Binası, Milka Pastanesi, Bulvar Palas, Havagazı Fabrikası, Körfez Lokantası, Yeni Sahne birer birer hayatımızdan alınmıştı. Bugün yine bir yok olma süreciyle karşı karşıyayız: Mülkiyeliler Birliği yıkılıyor. Yerine yeni bir yapı planlanıyor. Ve yakın geçmişte yaşadığımız yok olma süreçlerine benzer biçimde, bu kez de yıkım kararları kentliyle paylaşılmadan, demokrasiden uzak yöntemlerle üretiliyor.
Mimarlar Odası kentin belleğine dün olduğu gibi bugün de sahip çıkacaktır.
Üyeleriyle ve kurumsal varlığıyla Yüksel Yaya Bölgesi’nde yaşayan ve bu alanda yaşanan tüm süreçlerin içinde var olan Mimarlar Odası, Yüksel Yaya Bölgesi’nin, kamusal alanları çoğaltılmış ve kültürel yaşantısı zenginleştirilmiş bir mekân olarak yeniden düzenlenmesine dün olduğu gibi bugün de karşı değildir. Ancak bu düzenleme asla ve asla yaşanmışlıklar göz ardı edilerek, anılar, simge özellikler ihmal edilerek ve mekânların tarihsellikleri yok edilerek gerçekleştirilemez. Bu bir mülkiyet geliştirme sorunu değil, bir kent demokrasisi sorunudur. Kentlilere mal olmuş yapılı çevrelere ilişkin her tür düzenleme, kentsel belleğe yapılmış bir müdaheledir. Bu müdahaleler belleğin yok edilmesine yol açacak bir sürece girmişse Mimarlar Odası kentin kolektif belleğine ve sokağın anılarına sahip çıkacaktır.
Mülkiyeliler Birliği’nin yeniden yapılanmasına evet – tıpkı Ulucanlar’da olduğu gibi.
Yüksel Caddesi ile Konur Sokak’ın kesiştiği köşe, yakın tarihimizin ürettiği toplumsal muhalefetin kentte biriktirdiği anlamların hem sahnesi hem de sembolüdür. Bu yüzden de bu kent parçasının “yeniden yapılanması”, tüm kentlilerin, sokak esnafının ve bu mekânın belleğini oluşturmuş tüm aktörlerin katılımıyla şekillenecek bir yeniden üretim süreci olmalıdır; tıpkı Ulucanlar Cezaevi’nin yeniden yapılanma sürecinde olduğu gibi.
Mimarlar Odası ve Mülkiyeliler Birliği yapıları önemlidir.
Yapılı çevrenin dönüşümüne daima bu perspektifle yaklaşmış bulunan Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Yüksel Yaya Bölgesi’nin kalbi konumunda bulunan Mülkiyeliler Birliği yapılarının ve çevresinin yeniden düzenlenmesi 3 yıl önce gündeme geldiğinde, yine aynı bakış açısı ile sürece dâhil olmuştur. Bölgenin, gerek yaşayan bir kent parçası, gerekse toplumsal muhalefetin barınabildiği ve kendini yeniden üretebildiği bir kamusal niş olarak var olabilmesinin önemli iki kurumsal dayanağı Mimarlar Odası ve Mülkiyeliler Birliği olmuştur. Kentsel toplumsal yaşantının gündelik kültürüyle politik boyutunun çakıştığı, bu anlamda da kamusal mekân olma vasfını hakkıyla taşıyan bu alan, bizim için önemli ve özel bir gündem maddesidir. Böyle olmaya da devam edecektir.
Katılımcı ve şeffaf olmayan süreçlerin parçası değiliz.
Mimarlar Odası ve Mülkiyeliler Birliği, bu kentsel alanın kamusal yaşantısını besleyecek ve zenginleştirecek bir çaba doğrultusunda Mülkiyeliler Birliği alanının yeniden dönüşümünü önemsemiş, böylesi bir dönüşüm projesinin hem üretim hem de uygulama süreçlerinde demokratik bir yapılanma ve kent demokrasisi süreci tanımlamıştır. Bu tanımlar içerisinde hiçbir zaman var olan belleğin yok edilmesi ve yıkılması olmamıştır. Gelişen süreçte katılımcı bir modelin yaşama geçirilememesi ve şeffaflıktan uzak bir yönelimin ortaya çıkması ile birlikte, Mimarlar Odası uyarılarını yaparak süreçten çekilmiştir.
Mimarlar Odası kentlilerin katılımının sağlanacağı her türlü demokratik sürece katkı vermeye hazırdır.
Bugün gelinen noktada TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi, geçmişte durduğu noktadır. Yüksel Yaya Bölgesi’nin kamusal niteliğinin artırılması, bu alandaki kültürel yaşantının beslenmesi ve zenginleştirilmesi, kolektif belleğin taşıyıcısı olan yapıların korunarak dönüşümünün sağlanması mümkündür. Mimarlar Odası, bu duyarlıklarla ve kentlilerin katılımının sağlanacağı şeffaf ve katılımcı bir süreçle örgütlenecek dönüşüm süreçlerine her türlü katkıyı vermeye hazırdır. Buna karşılık, Mimarlar Odası, bu güne kadar olduğu gibi, katılımı yadsıyan, şeffaflıktan uzak biçimde cereyan eden ve kentsel yaşantıyı rant kaygılarına kurban eden her türlü proje ve dönüşüm sürecine karşı, kent belleğini ve onu var eden yapılı çevreyi korumak için var gücüyle mücadele edecektir.
Mülkiyeliler Birliği yapılarının dönüşümü, ne yapı üretimi anlamında, ne de gayrimenkul yatırımı anlamında teknik bir süreç değildir. Mülkiyeti de –tıpkı Mimarlar Odası binası için söz konusu olduğu gibi– sadece tapu belgesiyle sınırlı değildir. Yüksel Yaya Bölgesi’nin de, Mülkiye yapılarının da Mülkiye’ti kentlinindir, bizimdir.

Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder