24 Şubat 2010

MÜLKİYE'DE “KENTBİLİM”

13 Şubat 2010 tarihinde KANAL B'de yayınlanan OKTAY EKİNCİ’YLE GERÇEKÇİ BİR “KENT KÜLTÜRÜ” PROGRAMI-İMAR DOSYASI'- MÜLKİYE'DE “KENTBİLİM” programını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:

http://www.kanalb.com.tr/arsivliste.php?Program=14&islem=izle&K=KanalBProgramlar/imar&D=14022010imar&PLAYER=MediaPlayer

14 Şubat 2010

HUKUKİ SÜRECE İLİŞKİN AÇIKLAMA

.

Değerli Mülkiyeliler ve Mülkiye Dostları;

Yap-işlet-devret modeliyle yeni binalar yapılmasına ilişkin hukuki süreç hakkında mevcut Yönetim tarafından Mülkiye kamuoyuna açık, güvenilir ve doğru bilgiler verilmemesi nedeniyle, Yönetimin hukuka aykırı olarak gerçekleştirdiği işlemler ve açılan davalar hakkında aşağıdaki açıklamaların yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.

Mülkiyeliler Birliği Derneği tarafından 22.01.1972 tarihinde düzenlenen Vakıf Senedinde belirlenen görev ve amaçların gerçekleştirilmesi için, sosyal tesis olarak yararlandığımız Ankara, Çankaya ilçesi 1082 ada 26 ve 9 parselde kayıtlı apartmanlar ile bahçelerinin mülkiyeti Mülkiyeliler Birliği Vakfına devredilmiştir. Mülkiyeliler Birliği Vakfının amaçlarına tahsis edilen bu taşınmazlar, vakıflar mevzuatında “kuruluş malvarlıkları” olarak adlandırılmaktadır.

Vakıfların kuruluş malvarlıkları üzerinde yapılacak değişiklikler konusunda, Türk Medeni Kanunu’nun 113 üncü maddesi ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunun 12 inci maddesinin ilgili fıkraları aşağıdaki gibidir.

Türk Medeni Kanunu’nun 113 üncü maddesi son fıkrası;

MADDE 113- Amacın ve malların değiştirilmesi:

“…Amaca özgülenen mal ve hakların daha yararlı olanları ile değiştirilmesini veya paraya çevrilmesini haklı kılan sebepler varsa mahkeme, vakfın yönetim organı veya denetim makamının başvurusu üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra gerekli değişikliğe izin verebilir.”

5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 12’nci maddesinin ikinci fıkrası,

Madde 12: Vakıfların mal edinmesi, akar cinsinden olan malların değiştirilmesi:

“…Mülhak, cemaat, esnaf vakıfları ile yeni vakıflarda, başlangıçta özgülenen mal ve haklar, vakıf yönetiminin başvurusu üzerine, haklı kılan sebepler varsa, Denetim Makamının görüşü alınarak mahkeme kararı ile, sonradan iktisap ettikleri mal ve hakları ise bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca düzenlenecek rapora dayalı olarak vakıf yetkili organının kararı ile daha yararlı olanları ile değiştirilebilir veya paraya çevrilebilir.”

Ayrıca, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun görüşüldüğü Adalet Komisyonu Raporunda;

“…Bir vakıfta en önemli unsur, vakfedenin vakfı kurma amacıdır. Vakfa hayatiyet veren budur. Nitekim Türk Medeni Kanunu da, amaca özgülenen kuruluş malvarlığı üzerinde yapılacak tasarruflar için Mahkeme iznini öngörmüş, vakfın amacını gerçekleştirmeye yönelik olarak sonradan edindiği mallarla ilgili bir sınırlama öngörmemiştir. (Adalet Komisyonu Raporu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu Esas No: 1/24 Karar No: 11, 25.01.2008)”

İfadelerine yer verilmek suretiyle aynı ilke benimsenmiştir.

Yukarıda aktarılan hükümler gereğince, Mülkiyeliler Vakfı Yönetim Kurulu’nun, kuruluş malvarlıklarımız üzerinde yap-işlet-devret modeliyle yeni binalar yapılmasını haklı kılan sebepler konusunda Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden uygun görüş alması ve bu konunun yetkili asliye mahkemesince karara bağlanması gerekmesine rağmen bu işlemler Vakıf Yönetimi tarafından yerine getirilmemiştir. Dolayısıyla, Vakıf Yönetiminin bu konuda aldığı kararlar ve yaptığı işlemler; Türk Medeni Kanunu’nun 113 üncü maddesi ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunun 12 inci maddesine aykırı olmanın yanı sıra, Mülkiyeliler Vakfı Senedinin 9 uncu maddesi ve bu konuyla ilgili olarak Ankara 22.Asliye Mahkemesi’nin 2009/85 sayılı Kararına da uygun değildir. Bu nedenle, Vakıf yönetimince gerçekleştirilen hukuka aykırı işlemlerin, Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 23 üncü maddesi uyarınca Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından incelenmesi ve denetlenmesi gerekmektedir.

Mülkiyeliler Vakfı yönetiminin bu tür bir soruşturmaya maruz kalmaması ve saygınlığına zarar gelmemesi amacıyla yaklaşık iki yıldır iyi niyetle yaptığımız yazılı ve sözlü çağrılara rağmen mevcut Yönetim tarafından sürdürülen yanlış uygulamalara ısrarla devam edilmektedir. Bu nedenle, hukuka aykırı işlemlerin durdurulmasını sağlamak ve Vakfımızın zarar görmesini engellemek amacıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne 26.03.2009 ve 01.07.2009 tarihlerinde tarafımızca iki kez başvuruda bulunulmuş, ancak ilgili Genel Müdürlükçe henüz bir işlem yapılmamıştır.

Bu arada, Mülkiyeliler Birliği Vakfı tarafından yap-işlet-devret modeliyle yeni binalar yapmak üzere bir ihale yapılmış, ardından bu ihale iptal edilmiş, son olarak da herhangi bir ihale ya da duyuru yapılmadan nasıl seçildiği bilinmeyen bir firmayla 07.09.2009 tarihinde sözleşme imzalanmıştır. 2010 yılı Mart ayında yapılacak genel kurula kısa bir süre kalmasına rağmen böyle bir sözleşmenin imzalanması nedeniyle önümüzdeki dönemlerde göreve gelecek yönetimlerin çeşitli hukuki sorunlarla karşılaşması ve Vakfımızın amaçlarına özgülenen kuruluş malvarlıklarının zarar görmesi olasılığı artmıştır.

Mülkiyeliler Birliği Vakfı’nın uğrayabileceği muhtemel zararların engellenmesi açısından Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce başlatılması gereken işlemler hayati önem taşımasına rağmen başvurularımızla ilgili işlemlerin niçin geciktirildiği tarafımızca araştırılmış, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bu tutumunun 28.07.2008 tarihinde yürürlüğe konulan 2008/10 sayılı Genelgeden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Söz konusu Genelgenin 3 ve 4 üncü paragrafları aşağıdaki gibidir;

“5737 Sayılı Kanunun 12. maddesinde yer alan açık hüküm gereğince, vakıfların malları üzerindeki her türlü tasarruf yetkisi ve sorumluluk (alım-satım, imar uygulamaları, onarım, kiralama, kat karşılığı inşaat, yap-işlet-devret, üst hakkı, vb.) vakıf yöneticilerinin olup, İdaremizce vakıflara görüş bildirilmeyecektir.

Kuruluş malvarlığının satışı için Mahkemeye vakıf yöneticileri tarafından başvurulacak, Mahkeme tarafından görüş sorulduğunda Genel Müdürlük görüşü Vakıf Hizmetleri Daire Başkanlığı tarafından bildirilecektir.”

Bu düzenleme, Türk Medeni Kanunu’nun 113 üncü maddesi ile 5737 sayılı Vakıflar Kanunun 12 inci maddesine açıkça aykırıdır. Yukarıda aktarılan maddelerde, vakıfların amaçlarına tahsis edilen kuruluş malvarlıkları ile sonradan edindikleri mallar, vakıf yönetim organlarının yetkileri yönünden ayrı usullere bağlanmış, kuruluş malvarlıkları üzerinde Vakıf Yönetim organlarına her türlü tasarruf yetkisi tanınmamıştır. Vakıf yönetimlerinin her türlü tasarruf yetkisi, sonradan edinilen malvarlıkları için geçerlidir. Oysa söz konusu Genelge, kuruluş malvarlıkları da dahil olmak üzere vakıfların sahip olduğu bütün mallar üzerindeki her türlü yetkinin Vakıf Yönetim organına ait olduğu şeklinde düzenlenmiş ve yanlış anlaşılmalara yol açmak suretiyle karışıklık yaratmıştır.

Değerli Mülkiyeliler,

Vakıflar mevzuatına göre vakıf yönetim organları tarafından gerçekleştirilen hukuka aykırı işlemlerin önlenmesi konusunda tek yetkili organ, denetim makamı durumundaki Vakıflar Genel Müdürlüğü’dür. Ancak, yukarıda özetlenen Genelge’nin Kanunlara aykırı olarak düzenlenmesi ve uygulanması nedeniyle Vakıflar Genel Müdürlüğü, kendisine yasalarla verilen görevleri yerine getirmekten kaçınmakta, böylece görev alanına giren vakıflar üzerindeki gözetim ve denetim görevi ihmal edilmiş olmaktadır. Bu durum, Türk Medeni Kanununa Göre Faaliyet Gösteren Vakıflar Hakkında Tüzüğün 23 üncü maddesi (e) fıkrasında belirtildiği şekilde, aynen Mülkiyeliler Birliği Vakfı örneğinde olduğu gibi, yapılması Mahkemenin veya Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün iznine bağlı olan işleri kendiliğinden yapmak suretiyle hukuka uygun olmayan işlemler gerçekleştirmeye niyetlenen vakıf yöneticilerini cesaretlendirmekte ve teşvik etmektedir.
Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 23 üncü maddesi aşağıdaki gibidir;

“Madde 23- Vakıf idarecileri, vakıf senedinde yazılı şartlarla, yürürlükteki kanun ve nizamlara uymak ve genel olarak basiretli bir idareci gibi hareket etmek zorundadırlar.

I- Vakıf idarecileri;
a) ….

b) Vakfın mallarını vakıf senedindeki şartlara ve vakfın gayesine aykırı olarak kullanmış ise,

c) Vakfın gelirlerini, vakıf senedinde yazılı şartlara aykırı olarak sarf etmiş ise,

d) Kusurlu hareketleriyle vakfa zarar vermiş ise,

e) Yapılması mahkemenin veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün iznine bağlı olan bir işi kendiliğinden yapmış ise,

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yapacağı başvuru üzerine yetkili asliye mahkemesince duruşma yapılarak görevden alınabilirler.”

Yukarıdaki hükümden anlaşılacağı üzere Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yöneticileri, Tüzüğün 23 üncü maddesi (e) fıkrasında belirtildiği şekilde, yapılması mahkemenin veya Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün iznine bağlı olan işleri kendiliğinden yapmak suretiyle hukuka uygun olmayan işlemler gerçekleştirmekte, bu konuda tarafımızca iki kez başvuru yapılmasına rağmen Vakıflar Genel Müdürlüğü hareketsiz kalmakta ve herhangi bir işlem yapmamaktadır. Bu koşullarda, doğal olarak mevcut Vakıf Yönetimimiz cesaretlenmekte ve hukuka aykırı işlemlere devam etmektedir.

Bu konuda, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Vakıflar Kanununa aykırı olarak yürürlüğe konulan 2008/10 sayılı Genelgenin 3 ve 4 üncü paragraflarının yürürlükten kaldırılmasıyla ilgili olarak yaptığımız başvuruya kanuni süresi içerisinde cevap alınamaması nedeniyle 2008/10 sayılı Genelgenin 3 ve 4 üncü paragraflarının yürürlükten kaldırılması için idari yargıda açtığımız dava sürmektedir.

Diğer taraftan, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yerine getirilmesi gereken işlemlerin geciktirilmesi nedeniyle Vakfımızın kuruluş malvarlıklarının zarara uğratılması tehlikesine karşı adli yargıda açtığımız davada, Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesi 21.10.2009 tarihinde ihtiyati tedbir kararı almıştır. Bu karar, pek çok Mülkiyeli tarafından sevinç ve coşkuyla karşılanmış, ancak aynı Mahkemenin 13.11.2009 tarihinde yapılan duruşmasında dava açma ehliyetimiz bulunup bulunmadığı konusunda usul yönünden tereddüt oluşması nedeniyle ihtiyati tedbir kararı kaldırılmıştır.

Bilindiği üzere, Mülkiyeliler Birliği Vakfında üyelik statüsü bulunmamakta ve Vakıf Yönetimi, Mülkiyeliler Birliği Derneği genel kurulunda seçilen organlar eliyle oluşturulmaktadır. Medeni Kanun, Vakıflar Kanunu ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre Mülkiyeliler Birliği Derneği üyelerinin Vakıf yönetim organının işlem ve uygulamalarına karşı dava açma ehliyetlerinin bulunmadığı ve dava açma yetkisinin Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde olduğu kabul edilmektedir. Başka bir ifadeyle, ilgili Genel Müdürlük harekete geçmediği takdirde, dava açma ehliyeti yönünden kısıtlı olan Mülkiyeliler Birliği üyelerinin eli kolu bağlı bulunmaktadır.
Değerli Mülkiyeliler;

Ülkemizin devlet yönetimine ve bütün kurumlarına musallat olan hukuk dışı uygulamalardan maalesef kendi Birliğimiz ve Vakfımız da nasibini almış bulunmaktadır. Yukarıda özetlediğimiz idari ve hukuki boşluklardan, özellikle Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün denetim görevini ihmal etmesinden cesaret alan mevcut Yönetim, 2010 yılı Mart ayında yapılacak genel kuruldan önce binalarımızı mutlaka yıkmak amacıyla olağanüstü çaba harcamakta, hukuka ve Mülkiye geleneklerine aykırı işlemler yapmaktan çekinmemektedir.

Topluluğumuzca kabul edilmesi mümkün olmayan böyle bir yönetim anlayışı sonucunda Vakfımıza ait kuruluş malvarlıkları ciddi bir tehdit altında ve kaybedilme tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmıştır. Öncelikle bu tehlikeden kurtulmak ve bizlere emanet edilen malvarlıklarına hep birlikte sahip çıkmak amacıyla daha önce yayımladığımız Çağrımızda açıklandığı üzere, tüm Mülkiyelileri ve Mülkiye dostlarını göreve çağırıyor, 2010 yılı Mart ayında yapılacak genel kurulda Mülkiye topluluğuna yaraşır ve hukukun üstünlüğüne saygılı bir yönetimi hep birlikte oluşturabilmek dileğiyle birlik ve dayanışma içinde olmaya davet ediyoruz.

27 Ocak 2010

MÜLKİYE BİNALARINA İLİŞKİN ÇAĞRI

.

Değerli Mülkiyeliler ve Mülkiye Dostları,

Mekteb-i Mülkiye’den Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne uzanan yolda
150 nci kuruluş yıldönümünü gururla kutladığımız okulumuz, yetiştirdiği bilim insanları, aydınlar, siyasetçiler ve devletin her kademesinde görev yapan yöneticileriyle birlikte saygın bir kurum olmuştur. Mülkiye mezunları, varlıklarını ülke sorunlarının çözümüne, insanımızın aydınlanmasına ve yüceltilmesine adayan, ilerici, çağdaş, aydın ve devrimci bir geleneğin temsilcileridir. Ülkemizin içinde bulunduğu zor koşullarda sürdürülen demokrasi, bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde Mülkiyelilerin ön saflarında yer alması gereği son yıllarda daha fazla önem kazanmıştır.

Bilindiği üzere, Mülkiye mezunlarının 1946 yılında Ankara’da kurduğu Mülkiyeliler Birliği Derneği’nin binaları ve bahçesi; toplumsal hafızamızda önemli yeri bulunan olaylara ev sahipliği yapmış, Mülkiyelilerle aynı değerleri paylaşan siyasetçiler, aydınlar, sanatçılar ve daha birçok muhalif için adeta bir vaha olmuştur. 12 Eylül Anayasasına alternatif anayasa taslakları bu mekânlarda hazırlanmış, Dil Derneği burada kurulmuş ve Aydınlar Dilekçesi bu binalarda yazılmıştır. 12 Eylül’ün tüm baskılarına rağmen hapsedilen, işkence gören, susturulmaya çalışılan, okullarından uzaklaştırılan öğretim üyelerinin, öğrencilerin, aydınların, kısacası tüm muhalifler için bir sığınak oluşturmuştur.

Sivas Katliamının ertesi günü, Aziz NESİN ve Cevat GERAY hocamız başta olmak üzere ilk basın açıklaması ve toplumun gerçeklerle yüzleşmesi bahçemizde gerçekleşmiştir. İşçi sınıfı temsilcisi üç konfederasyon 12 Eylül sonrasında ilk defa işçi sınıfı birlikteliğine adım atmış, Muammer AKSOY Hocamız ile Gazeteci Uğur MUMCU’ nun cenaze törenlerinde demokratik kitle örgütlerinin evsahipliği yine bu salonlarda üstlenilmiştir. Ayrıca, Prof. Dr. Ernest MANDEL, Prof. Dr. Michel CHOUSSUDOVKSY, Samir AMİN, Brendan MARTİN gibi uluslar arası konuklar yine bizim mütevazı salonlarımızda ağırlanmıştır.

Özetle, Mülkiyeliler Birliği, sadece Mülkiyeliler için değil, Mülkiyeli olmayan pek çok aydın için de, hatıralarıyla sevip saygı duydukları, dolayısıyla yıkılma ihtimali karşısında ciddi kaygı ve tepkilerini açıkça ifade ettikleri, oluşturulması hiç de kolay olmayan önemli bir kurum, arkasında 150 yıllık onurlu geçmişi bulunan bir gelenektir.

Ancak, inanılması çok güç olmasına karşın, üzülerek belirtmek zorundayız ki, Mülkiyeliler Birliği Derneği’nde 2004 yılından beri işbaşında bulunan Yönetim, çok sayıda Mülkiyeli ve Mülkiye dostu karşı çıkmasına rağmen Ankaralıların belleğinde ve anılarımızda çok değerli bir yeri bulunan bu binalar ile bahçenin yok edilmesi sonucunu doğuracak çalışmalara hız vermiş bulunmaktadır. 2010 yılı Mart ayında yapılacak genel kuruldan önce binalarımızı mutlaka yıkmak niyetinde olan Yönetim, bu iş için hukuka ve Mülkiye geleneklerine aykırı davranmaktan çekinmemekte ve bu kadar önemli bir konuyu genel kuruldan ısrarla kaçırmaktadır.

Mülkiye topluluğu tarafından onaylanması mümkün olmayan böyle bir yönetim anlayışı sonucunda Vakfımıza ait malvarlıkları ciddi bir tehdit altında ve kaybedilme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Öncelikle bu tehlikeden kurtulmak ve bizlere emanet edilen binalarımıza hep birlikte sahip çıkmak için tüm üyelerimizi göreve çağırıyoruz.

Değerli Mülkiyeliler ve Mülkiye Dostları,

Kuşkusuz, mevcut binalarımız eskimiş, yıpranmış ve günümüz koşullarına göre yeniden düzenleme ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu durum, Dernek üyelerinin çoğunluğu tarafından kabul edilmekle birlikte, eskiyen her binanın yıkılması gerekmediği, mevcut binalar onarımdan geçirilmek suretiyle ihtiyaca göre yeni düzenlemeler yapılabileceği düşüncesi de yaygın olarak savunulmaktadır. Elbette bu konuya genel kurulda karar verilmeli, binaların yapım yöntemi, bu işin hukuki çerçevesini oluşturan sözleşme ve şartnameler ile finansman imkânları tüm yönleriyle tartışılıp görüşülmelidir.

Bütün dünyada ve ülkemizde yaşanan kriz ortamında yeni binalar için seçilen zamanlama uygun değildir. Bu konuda, acele edilmesini gerektiren acil bir ihtiyaç bulunmamasına rağmen imzalanan 15 yıllık sözleşme nedeniyle Mülkiye topluluğunun büyük kayıplara uğraması kaçınılmaz olabilir. Yıkılacak binaların bilinmeyen bir süre boyunca enkaz yığını halinde kalması olasılığını göz ardı edilemeyecek bir tehlike olarak görmek zorundayız. Genel merkezimizin işlerliğini kaybetmesi, yalnız Mülkiyelilerin değil, ülkemiz demokratik kamuoyunun çok önemli bir mekândan yoksun kalması demektir. Bu mekânı yaşatmak, Mülkiyelilerin temel görevlerinden biri olmalıdır. Aksi takdirde 12 Eylül rejiminin yapamadığını kendi elimizle yapmış, emsalsiz yuvamızı kendi ellerimizle yok etmiş olacağız.

Bilindiği üzere, Mülkiyeliler Birliği ile Vakfın mevcut yönetimi, binalarımızın yıkılmasına meşru bir zemin hazırlamak amacıyla olası bir depremde risk bulunduğunu ve bu konuda ODTÜ’den bir Rapor alındığını ileri sürmektedir. Geçen genel kurulda Mülkiye kamuoyunun bilgisine sunulan rapor, özel bir firma ile bir profesörün imzasını taşımaktadır. Bu raporun, ODTÜ’nün tüzel kişiliğiyle ne ilişkisi vardır? Sayın profesör ODTÜ adına mı rapor düzenlemiştir? Defalarca sorulmasına rağmen bu konu, Yönetim tarafından bir türlü açıklığa kavuşturulmamaktadır.

Oysa “mimari korumacılık” anlayışını benimseyen mimarlarla yaptığımız görüşmelerde; günümüzün ilerleyen inşaat teknikleriyle mevcut binaların yenileme, onarım ve güçlendirme çalışmalarının kolaylıkla yapılabileceği, bu işlerin gerektirdiği harcamaların yeni bina yapımına göre çok daha ekonomik ve rasyonel bir tercih olacağı, dünyanın bütün tarihi kentlerinde onarım ve yenilemenin öncelikli olduğu açıklıkla belirtilmiştir.

Birlik ve Vakıf Yönetimi tarafından Eylül 2009 tarihinde yapılan duyuruda; bir firmayla imzalanan yap-işlet-devret sözleşmesi gereğince, inşaat döneminde aylık 15.000 lira, inşaat tamamlandıktan sonra da aylık 45.000 lira kira geliri karşılığında 15 yıl için yeni yapılan binaların bir bölümünün işletmeci firmaya verileceği açıklanmıştır. Ancak, aynen yeni bina projesinde olduğu gibi, bu firmanın nasıl seçildiği, yeni binaların hangi bölümlerinin firmaya verildiği, kira tutarları ile 15 yıllık işletme süresinin nasıl hesaplandığı ve sözleşmede başka hangi taahhütler bulunduğu konularında Mülkiye kamuoyuna hiçbir bilgi verilmemiştir. Üstelik mevcut Vakıf binalarının bugünkü haliyle yıllık 1.000.000 lira civarında olan işletme ve kira gelirleri, inşaat döneminde yılda 180.000 liraya, inşaat tamamlandıktan sonra da yılda 540.000 liraya düşmektedir. Bu koşullarla imzalanan bir sözleşmenin Mülkiye topluluğuna hiçbir yararı olmadığı gibi sayılamayacak ölçüde büyük zararları vardır.

Ancak, bütün bu gerçeklere gözlerini kapatan Birlik ve Vakıf Yönetimi, risk altında olduğu gerekçesiyle öncelikle otel binasının yıkılmasına karar vermiş ve 16 Mart 2009 tarihinde bu bina boşaltılmıştır. Özel bir firmaya hazırlatılan “Yapı Güvenliği Raporu”nun sonuç bölümünde; “Otel bloğunda zemin katta kaldırılan duvarların tekniğine uygun şekilde tekrar örülmesi ve yapılacak güçlendirme teknikleriyle mevcut binaların deprem riskine karşı dayanıklı hale geleceği” kabul edilmektedir. Aynı Raporda mevcut binalarımızda okuma odası, Mülkiye spor kulübü, İmge Kitapevi ve idari hizmet birimlerinin yer aldığı Konur sokağa bakan bloklar (B ve C blok), en riskli bölümler olarak belirlenmektedir.

Söz konusu Rapora göre, B ve C bloklara kıyasla daha sağlam olduğu kabul edilen otel bloğunun mevcut Yönetim tarafından yıkılmak amacıyla 2009 Mart ayında boşaltılması ve sapasağlam binanın kapıları, pencereleri sökülmek suretiyle Kızılay’ın ortasında terkedilmiş bir virane görüntüsü yaratılması, bizzat Yönetim eliyle Vakıf mallarına zarar verilmesi sonucunu doğurmuştur. Ancak, otel binasının alt katında pastane olarak faaliyet sürdüren işletmeciyi tahliye etmek için açılan davanın Aralık 2009 tarihi itibarıyla henüz sonuçlanmaması nedeniyle otel binasını yıkamayacağını anlayan Yönetim, yine görüş değiştirmiş ve bu kez de ana binamızın yıkılması için hazırlıklara başlamıştır. Edindiğimiz bilgilere göre 26 Aralık 2009 tarihi itibarıyla Mülkiye işletmesi çalışanlarının iş akitleri feshedilmek suretiyle 2010 yılı başında binaların boşaltılması amaçlanmaktadır.

Oysa mevcut binalarımızın yıkılması ve yenilerinin inşaatına başlanabilmesi için imar mevzuatına göre öncelikle inşaat ruhsatı alınması gerekmekte, bu işlemler en az 3 ya da 4 ay gibi bir sürede sonuçlanmaktadır. Bu durumda, aşağıdaki soruların Birlik ve Vakıf Yönetimleri tarafından cevaplandırılması gerekmektedir.

1- İmar mevzuatı uyarınca belediyeden alınması gereken ruhsat işlemleri henüz tamamlanmadan ve inşaat süresi boyunca Mülkiyeliler Birliği üyelerinin sosyal ihtiyaçları için herhangi bir mekân hazırlanmadan mevcut binalarımız niçin yap-işletçi firmaya devredilmektedir?

2-Sapasağlam iki binamız boş dururken Mülkiyeliler Birliği üyeleri için kiralanacak yeni mekânlara ödenecek kira bedelleri israfa yol açmayacak mı ?

3- 2010 yılı Mart ayında yapılacak Mülkiyeliler Birliği Genel Kurulu’nda seçilecek yönetimi büyük bir taahhüt altına sokma pahasına niçin bu kadar acele edilmektedir?

Değerli Mülkiyeliler ve Mülkiye Dostları,

Birlik ve Vakıf Yönetimlerinin binalarımızı yıkmak için bu kadar aceleci davranması ve bu konunun önümüzdeki genel kuruldan ısrarla kaçırılmak istenmesi nedeniyle Mülkiye topluluğunda yaşanan kuşku ve endişeler giderek artmaktadır. Özellikle, yüklenici firmayla imzalanan sözleşmenin bir türlü açıklanmaması, bu endişelerin büyümesine yol açmakta ve Yönetime duyulan güveni ciddi ölçüde zayıflatmaktadır.

Sonuç itibarıyla Değerli Mülkiyeliler ve Mülkiye Dostları,

 - Binalarımızı yıkmak uğrunda hukuka ve geleneklerimize aykırı işlemler yapmaktan çekinmeyen ve Mülkiye kamuoyu tarafından uygun görülmeyen bu tür yanlışlıkların giderilmesi konusunda yaklaşık iki yıldır iyi niyetle yaptığımız çağrıları dikkate almayan,

 - 2010 yılı Mart ayındaki genel kurula üç ay kalmasına rağmen binaların yıkılmasını oldu bittiye getirmeye uğraşan, bu kadar önemli bir konuyu genel kuruldan ısrarla kaçırmak suretiyle üyelerimizin iradesini yok sayan,

-Bu sözleşme nedeniyle yeni seçilecek yönetimleri taahhüt altına sokmaktan çekinmeyen ve gelecekteki gelirlerimizin Vakfımızın zararına neden olacak şekilde azalmasına yol açan,

- Vakfımıza ait Kazan AŞ’nin bilanço ve gelir tabloları ile öz kaynak yaratma potansiyelini Mülkiye kamuoyundan saklamak suretiyle öz kaynaklarımızın gerçek değeri hakkında bilgi vermeyen,

Mülkiyeliler Birliği Derneği ile Vakfın mevcut yönetimleri Mülkiye topluluğu nazarındaki güvenilirliğini yitirmiştir.

 Yukarıda açıklanan nedenlerle sizleri bu çağrımızı olabildiğince çok sayıda Mülkiyeliye ve Mülkiye dostuna ulaştırmaya, isminizin çağrı ekinde yer alması için bu kaydı yorumlamaya veya 'mulkiyebinalarinikoruyalim@gmail.com' adresine ileti göndermeye, Birlik ve Vakıf yönetimlerinin tutumunu protesto etmek için 'mulkiye@mulkiye.org.tr' adresine görüşlerinizi yazmaya davet ediyoruz.


Prof. Dr. Cevat GERAY
Prof. Dr. Mümtaz SOYSAL
Prof. Dr. Ruşen KELEŞ
Prof. Dr. Korkut BORATAV
Prof. Dr. Alpaslan IŞIKLI
Prof. Dr. Sina AKŞİN
Prof. Dr. Metin KAZANCI
Prof. Dr. Abuzer PINAR
Prof. Dr. Ahmet Haşim KÖSE
Prof. Dr. Ayşegül MENGİ
Prof. Dr. Birgül AYMAN GÜLER
Prof. Dr. E. Ahmet TONAK
Prof. Dr. Erinç YELDAN
Prof. Dr. Esra DANACIOĞLU
Prof. Dr. Ferda HALICIOĞLU
Prof. Dr. Feride DOĞANER GÖNEL
Prof. Dr. H. Ünal NALBANTOĞLU
Prof. Dr. Hüseyin YAZICIOĞLU
Prof. Dr. Mehmet TUNÇER
Prof. Dr. Nadi GÜNAL
Prof. Dr. Nalan ÖLMEZOĞULLARI
Prof. Dr. Nesrin ALGAN
Prof. Dr. Raşit KAYA
Prof. Dr. Sinan SÖNMEZ
Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN
Prof. Dr. Tülay YÜCEL DEMİREL
Doç. Dr. Ahmet Alpay DİKMEN
Doç. Dr. Ahmet ERTUĞRUL
Doç. Dr. Ayşegül AYDINGÜN
Doç. Dr. Çağatay KESKİNOK
Doç. Dr. Erdoğan YILDIRIM
Doç. Dr. Hakan MIHÇI
Doç. Dr. İsmail AYDINGÜN
Doç. Dr. Recep BOZTEMUR
Doç. Dr. Seyhan ERDOĞDU
Doç. Dr. Şeref İBA
Doç. Dr. Tuğrul KATOĞLU
Dr. Ahmet Sabri EROĞLU
Dr. Bülent TOPTAŞ
Dr. Mustafa KARABIYIK
Dr. Mustafa Kemal PALAOĞLU
Dr. Müge YETENER
Dr.Orhan KURMUŞ
Dr. Semra PEKKAYA
Dr. Serdar ŞAHİNKAYA
Dr. Turhan TUNCER
Dr. Ulaş Başar GEZGİN

Abdullah DEMİR
Abdurrahman AYHAN
Abidin ÜNSAL
Adalet TOTUK
Ahmet AKGÜN
Ahmet BAYDAR
Ahmet FİDAN
Ahmet GÖKBULUT
Ahmet KABİLOĞLU
Ahmet KAVAKLI
Ahmet KILIÇ
Ahmet Muhtar MUTLUAY
Ahmet ŞALAK
Ahmet TAN
Ahmet Veysel ÖZER
Ahmet Zeki BULUNÇ
Aişegül BOZKURT
Akın DEMİRER
Akın KÖSETORUNU
Alaaddin KAYIHAN
Alaeddin ASNA
Ali ACU
Ali ERDİNÇ
Ali Ergun ŞENTUNALI
Ali H. KİBRİTÇİOĞLU
Ali KAPÇAK
Ali Kemal SANCAK
Ali MAKAL
Ali Rıza AKDORA
Ali Rıza AVCAN
Ali Rıza SÖZEN
Ali SERİNDAĞ
Ali TARTANOĞLU
Ali TULGAN
Aliye ATAÇ
Aliye Tülin ÖZERKLİĞ
Alp SAĞNAK
Alp ÜNER
Arif TORAGANLI
Armağan CAĞATAY
Arzu ZENGİN
Aslan ÜNLÜTÜRK
Aslı AVCI
Aslı ÖZCAN
Asuman DEDE
Asuman ERDEM
Asuman İLHAN
Aşir EKİNCİ
Atilla ERTUNA
Attila AŞUT
Aydın ESEN
Aydın ÖZAKIN
Ayfer SUİÇMEZ
Ayhan ENGİNAR
Ayhan EREL
Ayhan EROL
Aykut BAKIRCI
Aykut OZAN
Aynur GÜNGÖR
Aysel BELLEK
Ayşe AKDENİZ
Ayşe Ali YÜCESOY
Ayşe ÇULHA
Ayşe EKİNCİ
Ayşe Güner SÜRÜCÜ
Ayşe MEMİŞ
Ayşe Önder VELİDEDEOĞLU
Ayşen AKGÖKÇE
Aytek ÖZEL
Aytekin YARKIN
Ayten ÖZCAN
Ayten ŞAHİN
Banu AKKUZU
Bayar TIPYARDIM
Bekir KARA
Belgin ŞATIROĞLU
Belma ÇAMOĞLU
Bengisu VURAL
Bengü AKDORA
Berna ÇANGA ÖNAL
Bilal YILMAZ
Bilge ÖZBALABAN
Bilgin AYGÜL
Binali AĞAÇ
Binnur BERBEROĞLU
Birgül ÖZDEMİR
Birsen KARALOĞLU
Burhan ELÇİN
Bülend BÜYÜKAKIN
Bülent BAYKAL
Bülent ÇEVİK
Bülent GÜNDÜZ
Bülent GÜNGÖR
Bülent TEZCAN
Bülent VARLIK
Bünyamin KILIÇASLAN
C. Hakan ÖZERKLİĞ
Can DELİKÇİ
Can Giray ÖZGÜL
Can TAŞPINAR
Candan BAYSAN
Celal TEZEL
Cem LEVENDOĞLU
Cemalettin ÖZTÜRK
Cengiz BULUT
Cengiz GÜRSU
Cengiz ÖZKAN
Cengiz SEZER
Cevahir KAHRAMAN
Cevat İNALTONG
Cezmi AKSOY
Cihat ÇATALCALI
Cihat ÇETİNKAYA
Cüneyt İNAL
Cüneyt SEL
Çağatay ARISOY
Çağatay ÇABUCAK
Çağatay ÖZCAN
Çağdaş ÖZER
Çetin MEMİŞ
Çiğdem ÖZMEN
Çiğdem TAŞÇIOĞLU
Damla GÜRHAN
Demet KARAKAŞ
Deniz ÇAKIROĞLU
Deniz IŞILDAK
Derya Altun ERDEM
Derya KARABURÇAK
Dilek DURGUNAY
Dilek ERKAN
Dinçer GÜNDAY
Dündar SÖNMEZ
Eftal DÖNMEZ
Ekrem GÜNER
Ekrem GÜNGÖR
Elyücel Namık ÖNDER
Emel YILDIRIM
Emin ERDEM
Emine KARAKUŞ
Emre ERGİN
Engin BURAL
Engin TULGAN
Enver AYAŞLI
Enver ÇAMLIDERE
Enver NALBANT
Eray DEVRİMCİ
Eray KARINCA
Erdal ATICI
Erdal GÜNAL
Erdil OLCAY
Erdoğan DEMİRBAŞ
Erdoğan ULUSOY
Erhan DURUL
Erhan ÖZGÜN
Erise VELİDEDEOĞLU
Erol GÖKTÜRK
Ersan ŞENTÜRKLER
Ersen ŞANSAL
Ersin KABAOĞLU
Ersin TATLI
Esat KOÇAL
Esin BAŞ
Esin ÇAĞATAY
Esin GRÜNBERG
Esin SOĞANCILAR
Esvet ERSOY
Eşref AYAZ
Ethem Kutlu ÖZGÜVENÇ
Eyüp ALTAYLI
F. Mefkure EKİCİ
Fadıl BAYSAN
Fadime KAHYA
Fahrettin YAĞCI
Faik CEYHAN
Faruk EVİN
Fatih Mehmet YAZICI
Ferda Genç KARABACAK
Ferhat YURTSEVER
Ferit AKSOY
Feyza Melik KARAVELİOĞLU
Ferudun GÜNEY
Fethi İNCEBACAK
Fetih CEYLAN
Feyhan KAYAALP
Fikret BABAÇ
Filiz BAKİLER
Filiz BEL
Filiz KESKİN
Filiz LEVENDOĞLU
Füsun ÜNLÜTÜRK
Gani BAYER
Gökçen ÇETİNKAYA
Gökhan EROL
Gönülden HANAĞASIOĞLU
Gül ÖZYERLİ İŞBİLEN
Gülay COŞKUN TAN
Gülden AKINAY
Gülen AYDINOĞLU
Gülizar GÜRSOY
Gülsevin TOKCAN
Gülşen YILMAZ
Gülten ÖZDEMİR
Günal SEYİT
Günay GÜNER
Günsel ÇELEBİ
Günseli ERSOY
Gürer SÖNMEZ
H. Bartu SORAL
H. Ertan ERCAN
H.Oğuz ÇİNELİ
Hacer KOCAMAN
Hacı ILGAR
Hakan KIRKLAR
Hale KOLOĞLU
Halil ELMAS
Halil ÖZDEN
Halis DÖRTLEMEZ
Haluk ERPETEN
Haluk ÖZDEN
Hamit Osman OLCAY
Hanife SAÇAK
Hasan MOLLAOĞLU
Hasan Tahsin BENLİ
Hasan UYSAL
Hasan YAMAN
Hasan YETİM
Hatice DÜNDAR
Hatice Seçkin AKUĞUR
Hikmet ULUĞBAY
Hülya SEVEN
Hümeyra KUTBAY
Hüseyin ÖĞÜTÇEN
Hüseyin Özer MERZECİ
Hüseyin ŞİMŞEK
Ilgın AVCI
İbrahim DİNÇ
İbrahim ERDOĞAN
İbrahim ÖZKARTAL
İbrahim TEZER
İbrahim TOPTEPE
İhsan FEYZİBEYOĞLU
İlhan ALLİAN
İlhan ATINÇ
İlhan Hakan ERŞEN
İlter ERTUĞRUL
İlyas SAÇAK
İncigül BAYDAR
İsmail BELGİN
İsmail BİNGÖL
İsmail Hakkı SANCAK
İsmet BABÜR
İsmet Rıza ÇEBİ
Kadir ÖZEL
Kamil KARATEPE
Kamil KASACI
Kamuran HALLAÇ
Kayıhan BATUR
Kazım Kamil COŞKUN
Kazım YILMAZ
Kemal KORKMAZ
Kemal NEHROZOĞLU
Kenan TEPE
Köksal BAĞDU
Kudret EMİROĞLU
Kutlu BARUTÇU
Kutlu KARACA
Lale EDGÜDER
Lemi ÖZGEN
Levent AY
Levent CİNEMRE
Levent HANAĞASIOĞLU
Levent TİPİCAN
M. Coşkun KÜÇÜKAKSOY
M. Emin KARACA
M. Haluk ÖZYURT
M. Sinan LENGER
M. Sudi KOCAİMAMOĞLU
Mefaret AKAN
Mehmet İlker GENÇ
Mehmet KESİMOĞLU
Mehmet KIRCI
Mehmet ÖNGEOĞLU
Mehmet ÖZDAL
Mehmet ÖZMEN
Mehmet Peyami ARIIRK
Mehmet Vedat ÖZBİLEN
Mehmet YANIK
Mehmet YILDIRIM
Mehmet YILMAZ
Mehmet Zeki YAKUT
Mehmet Ziya GÜNAL
Melek AYHAN
Melike Funda KAYNAK
Meltem GİRGİN
Meltem SAĞTÜRK
Mert AKYÜZ
Merve PEDUK
Mesut KELEK
Metin AKSOY
Metin TOZKOPORAN
Mevlüt DURUOĞLU
Mukadder FİDAN
Murat ERGENEKON
Murat SAYIN
Musa TUFAN
Mustafa ADIGÜZEL
Mustafa AKGÖKÇE
Mustafa AKMAN
Mustafa BAYATA
Mustafa GÜLSEVEN
Mustafa KARACA
Mustafa Kemal DOĞRU
Mustafa KIRALİ
Mustafa Korkmaz DİNÇER
Mustafa ORAL
Mustafa ÖZİŞ
Mustafa PEKER
Mustafa SUNGUR
Mustafa UZUN
Mustafa YULUĞ
Muteber BOZTEMUR
Muzaffer APAYDIN
Muzaffer İlhan ERDOST
Muzaffer KULULAR
Muzaffer ÖZDEMİR
Mücella KARAGÖZ
Müşerref NEHROZOĞLU
Naci ÇETİN AKDER
Nadir ELİBOL
Nail DERTLİ
Naim KANDEMİR
Namık ÖZKAN
Nazan ERTUNA
Nazım YEŞİLYAPRAK
Nazik IŞIK
Necip TURGUTER
Necla AKGÖKÇE
Nedret ULUĞBAY
Nejat KUMBASAR
Neriman OĞUZ
Nermin BIÇAK
Nesrin KAYA
Neşe TARTANOĞLU
Nevcihan Dermanlı YETİM
Nevzat ÜNER
Nihan GÜRCÜOĞLU
Nihat EKİZ
Nil DAVRAN
Nilgün ERDEM
Nilgün Sezer ÇAKMAK
Nilüfer BABAÇ
Nur ATEŞ (ALPINAR)
Nur KABAOĞLU
Nuran ÖZŞAHİN
Nursel TURAN
Nurten AKYAZILILAR
Okan TÜNSOY
Oktay AKTAMUR
Okyanlı TATLICIOĞL
Onur TOKA
Orhan BURSALI
Orhan KICIMAN
Orhan VELİDEDEOĞLU
Orkun Levent BOYA
Osman CABBAR
Osman Erol ANIK
Osman YILDIRIM
Oya HİTAY
Ömer AKAN
Ömer ERSAN
Ömer KAZANCI
Öner Bilge SÜLÜKÇÜ
Öniz ERCAN
Özden KIZILELMA
Özge ERBAŞ
Özgen ACAR
Özkan YILDIRIM
Özlem ERASLAN
Öznur AKBAY
Pelin SANCAK
Rahmi YILDIRIM
Ramazan ARSLAN
Remzi GÜR
Reyhan ERYILMAZ
S. Necdet ÇELEBİ
Sabri ÜNLÜ
Sadi NEBREKLİ
Saffet DÖĞENÇAYIR
Safiye YILDIRIM
Sait TOPTAŞ
Salih Zeki AKTEKİN
Sami BELİNER
Sami GÜVEN
Saregül ÜNLER
Sariye ELDEVEKLİOĞLU
Sarper ATAKUL
Savaş ALDOĞAN
Savaş SÖNMEZ
Sebahattin ÖZTÜRK
Seçkin İREN
Seher OZAN
Selahattin KESER
Selçuk ÖZŞIRAY
Selda TUNCER
Sema BAYBARS
Semih KANDİLCİ
Semra BOZDAN
Semra SANCAK
Semra SOLAKOĞLU COŞKUNER
Senem YÖRÜR
Serdar BALTA
Sermin YÜCEL
Sevgi TİRYAKİOĞLU
Sıdıka ALP
Sıtkı ÖZDEMİRCİ
Sibel Gökçek DALCAN
Simla ÖZ
Suat BOZTAŞ
Suat GÜRSOY
Suay KARAMAN
Suay KUREYŞİ
Suna BAYDAR
Süha ÇİL
Süha GÜROL
Süleyman CEBECİOĞLU
Süleyman GARİPAĞAOĞLU
Süleyman GÖKDEMİR
Süleyman GÜR
Süleyman KAHRAMAN
Şafak TARTANOĞLU
Şaziye ZİNGÖL
Şemsettin AYKUL
Şener ÇINAR
Şengül KOÇ KARA
Şerafettin YARKIN
Şerif TÜTEN
Şükran ÇAKIR
Şükrü KUTLUAY
Tahir ŞİLKAN
Talat Taşkın HALICI
Taner YÜCEL
Tanju UĞURLU
Tarık UYANIKSOY
Tayfun BEŞE
Tayfun İŞBİLEN
Tayyar ATEŞ
Tekin ÇINAR
Tekin SUÇIKARAN
Teyfik Gülek ÖZKAL
Timur YILMAZ
Tolga ATAMAN
Tufan GEZER
Tuğrul Bilen ÜNAL
Tuncay YEŞİLBAŞ
Turan BAYAZIT
Tufan DERİNER
Turan TANÖREN
Turgay ATALAY
Turgay ERPUL
Turhan FEYİZOĞLU
Tülay AKTAŞ
Tülay AYDIN
Tülin AKDENİZ
Tülün ŞİMŞEK
Tümay ERGİN
Tümay KAHRAMAN
Uğur BORAN
Uğur BÖRÜ
Uğur DEMİR
Uğur Hamit ÇAKMUR
Uğur ÖZYİĞEN
Uluç GÜRKAN
Uluğ İlve YÜCESOY
Ural ILICALI
Ülker TOPTAŞ
Ümit HATİPOĞLU
Ümit SARAÇOĞLU
Ümit Şeref KAYACAN
Ünal ER
V.Oya KURTCEBE
Vural CENGİZ
Vuslat ÖZDEMİRCİ
Yasemin ERDEM
Yasemin KÖKEN
Yasemin ŞEN
Yaşar Ahmet HIZARCI
Yaşar SEYMAN
Yaşar SÜMER
Yavuz ELİŞ
Yıldırım KOÇ
Yılmaz ONAY
Yılmaz TAN
Yiğit DERİNER
Yurdaer AYDOĞ
Yusuf GİZLİ
Yusuf SARAR
Yücel MERTOĞLU
Yücel ÖZLEM
Yüksel POLATKAYA
Yüksel SÖNMEZ
Zafer ALİOĞLU
Zafer KUTLU
Zekeriya ÇUBUK
Zeynep SAKARYA
Zeynep YALGIN
Zihni KARTAL
Ziya AKBULUT
Ziya BOZTEPE
Ziya METİN
Zuhal ÖZTÜRK
Zuhal TEK
Zülfiye KILIÇASLAN
*






26 Ocak 2010

BASINDA MÜLKİYE BİNALARI II



















Mülkiyeliler yıkılmalı mı

Yaşar SÖKMENSÜER
Hürriyet, 9.1.2010

MART 1984.
Mülkiyeliler Birliği'nde kaleme alınan Aydınlar Dilekçesi'ni bin 300 aydın imzalıyor.
Dilekçe, "Türkiye’de Demokratik Düzene İlişkin Gözlem ve İstemler"i içeriyor.
Dilekçenin imzalı kopyaları Altındağ 1. Noteri'ne teslim ediliyor.
Köpürüyor Kenan Evren:
"Vahdettin de aydındı. Ama vatan hainiydi.
Ne yapayım ben böyle aydını!"
Dilekçenin öncüsü Aziz Nesin'in yanıtı gecikmiyor:
"Vahdettin'in aydın olup olmadığı tartışılır ama devlet başkanı olduğu kesindir.
Onun (Kenan Evren'in) bildiği, anladığı tek aydın, Aydın vilayetidir.
Bunlar okumazlar..."
Nesin'in açıklamasını izleyen gazetecilerden birisi "şevkle" giriyor araya:
"Olur mu efendim, Sayın Evren Platon'un Devlet'ini okuyordu geçenlerde. Fotoğraflı haberini bile yaptık..."
"Eh" diyor Aziz Nesin, "Platon'un Devlet'i 70'inde okunursa böyle olur"...
* * *
Mülkiyeliler Birliği'nin yıkılacağını duyduğum an, belleğimden bir çok anı sıyrıldı geldi gözümün önüne.
Konur Sokak'taki Mülkiyeliler Birliği'ne bir dönem çok sık giderdik.
Yazın bahçesinde sohbete, kışın üst katlarda briç oynamaya...
Yıllardır görmediğimiz arkadaşlara rastlardık orada.
Sadece planlı değil sürpriz buluşmaların da mekanıydı.
* * *
Mülkiyeliler, sadece Kızılay'dan geriye kalan nadir simgelerden birisi değil, tarihtir, bellektir.
Yaşayan bir tarih, yaşayan bir bellektir.
İsmiyle/cismiyle "Mekan"dır. Hatıra, hafıza mekanıdır.
* * *
Ama bu kentte 15 yıldır hafızamız/havsalamız ambale edildi.
Kırk yılda 10 bin kez "Perde" diyen Yeni Sahne yıkıldı, lokal oldu.
Şimdi sıra Mülkiyeliler Birliği'nin "plaza" olmasında...
Yine sadece TMMOB ve "Mülkiyelilerin Yıkımını Durduralım Girişimi" tartışmaya açmaya, engellemeye çalışıyor bu yıkımı.
Resterasyon, yeniden yapılandırma vb. nedeni, nasılı, ne olacağı, yeni mimarisi/kimliği geniş katılımla tartışılmalıdır.


http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13424451.asp?yazarid=181&gid=140


21 Ocak 2010

Ali Çolak'a İstida

           Sevgili (Mülkiyeliler Birliği Derneği ve Mülkiyeliler Birliği Vakfı) Başkanım,
           Sevgili Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulum,
           Sevgili Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yönetim Kurulum,
           Sevgili Mülkiyeliler Birliği Derneği ve Vakfı Yönetim Kurullarım,


           Hanginiz hanginizsiniz, tam kestiremediğim için tüm unvanlarınızı birlikte kullanmak zorunda kaldım. Affımı dilerim ve kısaca “Sevgili Başkanım” demekle yetinmeme izin vermenizi rica ederim.

           Sevgili Başkanım,
           18 Ocak 2010 Pazartesi günü saat: 11.59’da, e- postama MB’den bir mesaj geldi.
           İmzası “MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ DERNEĞİ VE VAKFI YÖNETİM KURULLARI”, başlığı da “Mülkiye Sitesi Çalışmaları Durduruldu mu?” idi. 18 Ocak tarihli duyurunuzda beni hedef alan bir durum yoktu ve ben bu duyuruda olsa olsa “Mülkiye Sitesinin yapılmasına içtenlikle inanarak karşı çıkan üyelerimiz”cümlesi içinde tarif edilmiştim. Ama, duyurunun dili beni çok rahatsız etti.
           Aynı gün Cumhuriyet gazetesi Ankara baskısında (taşrada da yayınlandı mı bilmiyorum) MB Yönetimi’nin bir duyurusu, bundan iki gün önce de (16 Ocak Cumartesi) Milliyet gazetesi Ankara ekinde (en azından bir bölümünün yalanlanmasını dilediğim) bir demeciniz yayınlanmıştı.
           Cumhuriyet gazetesindeki duyuruda MB yönetimi, sizin adınıza, TEKEL DAYANIŞMA GRUBU’nda adınızın İZİNSİZ olarak kullanıldığını açıklıyor ve bu listedeki bazı isimlerle adınızın bir arada geçmesinden rahatsızlık duyduğunu bildiriyordu.
           Bu satırların yazarı, özelleştirmeye karşı mücadele denince, -lehtarı olsun aleyhtarı olsun, Türkiye’de- adı ilk akla gelenlerden birisidir. Birlik yönetim kurulumuzun, adınızın birlikte anılmasından “rahatsız olduğu” isimlerden OLMADIĞIMI biliyorum. Ama, isminizin “izinsiz kullanıldığı”nın neden 10 küsur gün sonra ve sizin değil de yönetim kurulunuz tarafından açıklandığını anlayamıyorum.

           Sevgili Başkanım,
           Bildiğiniz gibi, TEKEL işçileri haklarını almak için eylem yapıyorlar ve bu eylemlerden biri de “kendini zincirlemek”.
           TEKEL işçileri kendilerini Boğaz Köprüsü’ne zincirlediler, AKP genel merkezine zincirleme girişimleri ise, emniyet kuvvetleri tarafından engellendi.
           Siz, 16 Ocak 2010’da Milliyet Ankara ekinde yayınlanan (ve hâlâ bir bölümünün yalanlanmasını umduğum) demecinizde binaların yıkılmasına karşı çıkanlara şöyle seslendiniz:
          “Bu bina kendilerini zincirleseler de, eylem yapsalar da yıkılacak.”
           Oysa, bundan birkaç gün önce TEKEL işçilerini ziyaret etmiş, eylemlerini desteklemiş, güzel sözler söylemiş, onlara çorba dağıtmıştınız. Bu desteğiniz MB sitesinde DAYANIŞMA başlığıyla ve fotoğraflarıyla halen duruyor.
           Tekel işçilerinin direnişine desteğinin devam ettiğini söyleyen yönetiminiz ise, 18 Ocak’ta, sizin adınıza isminizin izinsiz kullanıldığını ve bazı isimlerle bir arada bulunmanızın uygun bulunmadığı için imzanızın (isminizin) geri çekildiğini açıklıyor ve aynı gün yaptığı yazılı açıklama ile yönetiminize muhalefet eden kesimi ağır ifadelerle suçluyordu.

           Sevgili Başkanım,
           TEKEL Dayanışma Grubu bildirisinde benim de imzam var ve bu KİŞİSEL bir imza… Zaten o bildiride kurumlar yok, kişiler var. Kişi olarak imzanızı bir yere koyamıyorsanız, imzanızı bir yere koymayı doğru bulmuyorsanız, kişi olarak geri çekme yürekliliğini göstermeniz gerekirdi.
           Yok, yönetim kurulunuz -başka bazı hesaplarla- size rağmen sizin imzanızı geri çekiyorsa; sizi, isminizi geri çekmek zorunda bırakıyorsa, o zaman sizin kendinizi yönetim kurulundan çekmeniz, istifa etmeniz gerekirdi.

           Sevgili Başkanım,
           Ağaçları kesebilirsiniz, binayı yıkabilirsiniz, üç katını falana, beş katını filana verebilirsiniz, duvarında M. Kemal’in tren camından bakan halini çağrıştıran resimleri yapıştırılmış Ali Çolak fotoğraflarını Mülkiye Sitesi’nin yeni hali diye camiamıza yollayabilirsiniz, bunların hepsine varım, bunların hepsi kabulüm, lakin özelleştirmeye karşı mücadeleyi, lütfen buna alet etmeyin.
           Bu ağabeyiniz, yeterince örgüt kurmuş, yeterince örgüt yönetmiş, yeterince örgüt içi mücadele görmüş, hani -amiyane tabirle- kulağının arkası bile kalmamış, bir eski örgütçüdür. Hizip bilir, hizipler arası mücadeleyi bilir, ayak üstü adam kafalamaları bilir, rakı masalarına götürülüp oy kullanması engellenen adamları bilir, parti içi iktidar yarışı uğruna bir gecede MYK kararıyla yapılmış binlerce üye bilir, manipülasyonu bilir, delege seçimlerinde dağıtılan James Bond çantaları bilir…
            Mevcut durumdan sergi salonu dışında farkı olmayan bir binayı “Mülkiye Sitesi” olarak yutturmanızı sineye çekebilir, sabah akşam medyaya demeç verip, size karşı olanları ötekileştirmenizi sineye çekebilir, muhalefeti ötekileştiren sizken, sizin muhalefeti Mülkiye camiasını ötekileştirmekle -ve utanmadan- düşmanlaştırmakla suçlamanızı sineye çekebilir, ama özelleştirmeye karşı mücadeleyi genel kurul
hesaplarına alet etmenizi sineye çekemez.

           Sevgili Başkanım,
           Bir düşünün;
           Ocak'ın 6 veya 7'sinde TEKEL DAYANIŞMA grubunda -alfabetik nedenlerle- en başta isminiz çıkacak, birkaç gün sonra gidip TEKEL işçilerine çorba dağıtıp sitenizde “DAYANIŞMA SÜRÜYOR” diye reklâm edeceksiniz...
           Cumartesi günü Milliyet Ankara ekinde “medya üzerinden konuşmaya son verin” diye medya üzerinden konuşacak, milleti içtimaya çağıracak, “bir derdiniz varsa bana gelin, BENNNN buradayım” diyeceksiniz. Doğrudan TEKEL işçilerinin eylemlerini çağrıştıran biçimde “kendilerini zincirle bağlasalar da, eylem yapsalar da, bu binalar yıkılacak” buyuracaksınız.
           Ve bu beyanattan iki gün sonra birden -kendi adınızla bile değil MB yönetimi adıyla- TEKEL DAYANIŞMA grubunda isminizin kendinizden izin alınmadan kullanıldığını açıklayacaksınız.
           TEKEL işçilerinin -kendini zincire bağlamak vb başka- EYLEM’lerini desteklerken, binanın yıkılmasına şu ya da bu biçimde karşı çıkan üyelerin - yapmadıkları- eylemleri baştan mahkûm ederek düştüğünüz çelişkiyi fark edince, TEKEL dayanışma grubundan -isminizin izinsiz kullanıldığını 10 gün sonra hatırlayıpçekileceksiniz.Haklarını arayan işçilere çorba dağıtmakla övünecek, ama Birlik içindeki
muhalefete hak aramayı yasaklayacaksınız.

           Sevgili Başkanım,
           Bunu bir dönem daha kalmak için yapıyorsanız, değmez. Hiçbir yerde hiçbir iktidar, buna değmez. Nasıl olsa, bir dönem de başkanlık yapsanız ömür boyu da, eninde sonunda geleceğiniz yer, Birlik Toplantı Salonu’nda 16x24 bir fotoğraftır, onu zaten hak ettiniz.

           Sevgili Başkanım,
           Ben, o TEKGIDA-İŞ üyelerine 10 yıl önce özelleştirmeyi anlatan adamım. Eğer özelleştirmeye karşı çıkmaz ve engellemezlerse başlarına gelecekleri anlattığımda, “hocam biraz abartmıyor musun” denen adamım, “aman hocam yaaaa, sigarayı, içkiyi kim, nasıl özelleştirebilir ki” denen adamım. Hayat onlara öğretti…Umarım, size bu kadar büyük bir bedelle öğretmez.

           Saygılarımla.

           N. İlter ERTUĞRUL

19 Ocak 2010

BU YAPIYI YAŞATALIM !!!
















İÇİNDEKİ BÜYÜK, AYDINLIK VE GÜZEL KÜTÜPHANESİYLE UZUN YILLAR HİZMET ETTİ MÜLKİYELİLERE.O KÜTÜPHANE Kİ GENEL KURULLARIN YAPILDIĞI YERDİ. VAKIF SENEDİNDE ADI GEÇEN TEK MEKANDI.
BAHÇEYE AÇILAN KATINDA YENİLİR İÇİLİR SÖYLEŞİLİRDİ. EVLERİ GİBİYDİ MÜLKİYELİLERİN VE MÜLKİYE DOSTLARININ.
SONRA OTELE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ. SAHİPLENDİ,AĞIRLADI ANKARA DIŞINDAN GELEN KONUKLARI.
VE GEÇEN YIL HÜKÜM VERDİ YARIM ASIRDAN FAZLA  HİZMET ETTİĞİ MÜLKİYELİLER: YIKILA!
İÇİNİ BOŞALTTILAR, CAMLARINI ÇERÇEVELERİNİ KIRDILAR, TERKETTİLER. O METRUK BİR HARABE ŞİMDİ. PENCERELERİ ÇÜRÜK DİŞLER GİBİ. İÇİNDE LOŞ SARI BİR IŞIK, KARGALAR, SOKAK KEDİLERİ. BİR HAYALETLER EVİ.
AMA KADİRŞİNASTIR ANKARA’LILAR, YALNIZ BIRAKMIYORLAR ONU. GİRİŞ KATI CIVIL CIVIL. DOLUP DOLUP BOŞALIYOR HER GÜN.
YAPRAKLARI DÖKÜLMÜŞ, DALLARI KIRILMIŞ AMA KÖKÜ SAPASAĞLAM BİR ÇINAR GİBİ.DİMDİK AYAKTA.
BİR RAPORA GÖRE HER AN ÇÖKEBİLİR. BAŞKA BİR RAPORA GÖRE O BÖLGEDE DEPREM RİSKİ AZ.
YAŞATALIM GÖZDEN ÇIKARILAN, HARABEYE DÖNÜŞTÜRÜLEN BU YAPIYI. ESKİ HALİNE GETİRELİM.
MÜLKİYELİLERİN YARARLANAMAYACAKLARI BİR RANT TESİSİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİNE, BAHÇE İLE ARASINA BİR PERDE ÇEKİLMESİNE GÖZ YUMMAYALIM.
HAYDİ ANKARALILAR, HAYDİ MÜLKİYELİLER…