Sevgili (Mülkiyeliler Birliği Derneği ve Mülkiyeliler Birliği Vakfı) Başkanım,
Sevgili Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulum,
Sevgili Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yönetim Kurulum,
Sevgili Mülkiyeliler Birliği Derneği ve Vakfı Yönetim Kurullarım,
Hanginiz hanginizsiniz, tam kestiremediğim için tüm unvanlarınızı birlikte kullanmak zorunda kaldım. Affımı dilerim ve kısaca “Sevgili Başkanım” demekle yetinmeme izin vermenizi rica ederim.
Sevgili Başkanım,
18 Ocak 2010 Pazartesi günü saat: 11.59’da, e- postama MB’den bir mesaj geldi.
İmzası “MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ DERNEĞİ VE VAKFI YÖNETİM KURULLARI”, başlığı da “Mülkiye Sitesi Çalışmaları Durduruldu mu?” idi. 18 Ocak tarihli duyurunuzda beni hedef alan bir durum yoktu ve ben bu duyuruda olsa olsa “Mülkiye Sitesinin yapılmasına içtenlikle inanarak karşı çıkan üyelerimiz”cümlesi içinde tarif edilmiştim. Ama, duyurunun dili beni çok rahatsız etti.
Aynı gün Cumhuriyet gazetesi Ankara baskısında (taşrada da yayınlandı mı bilmiyorum) MB Yönetimi’nin bir duyurusu, bundan iki gün önce de (16 Ocak Cumartesi) Milliyet gazetesi Ankara ekinde (en azından bir bölümünün yalanlanmasını dilediğim) bir demeciniz yayınlanmıştı.
Cumhuriyet gazetesindeki duyuruda MB yönetimi, sizin adınıza, TEKEL DAYANIŞMA GRUBU’nda adınızın İZİNSİZ olarak kullanıldığını açıklıyor ve bu listedeki bazı isimlerle adınızın bir arada geçmesinden rahatsızlık duyduğunu bildiriyordu.
Bu satırların yazarı, özelleştirmeye karşı mücadele denince, -lehtarı olsun aleyhtarı olsun, Türkiye’de- adı ilk akla gelenlerden birisidir. Birlik yönetim kurulumuzun, adınızın birlikte anılmasından “rahatsız olduğu” isimlerden OLMADIĞIMI biliyorum. Ama, isminizin “izinsiz kullanıldığı”nın neden 10 küsur gün sonra ve sizin değil de yönetim kurulunuz tarafından açıklandığını anlayamıyorum.
Sevgili Başkanım,
Bildiğiniz gibi, TEKEL işçileri haklarını almak için eylem yapıyorlar ve bu eylemlerden biri de “kendini zincirlemek”.
TEKEL işçileri kendilerini Boğaz Köprüsü’ne zincirlediler, AKP genel merkezine zincirleme girişimleri ise, emniyet kuvvetleri tarafından engellendi.
Siz, 16 Ocak 2010’da Milliyet Ankara ekinde yayınlanan (ve hâlâ bir bölümünün yalanlanmasını umduğum) demecinizde binaların yıkılmasına karşı çıkanlara şöyle seslendiniz:
“Bu bina kendilerini zincirleseler de, eylem yapsalar da yıkılacak.”
Oysa, bundan birkaç gün önce TEKEL işçilerini ziyaret etmiş, eylemlerini desteklemiş, güzel sözler söylemiş, onlara çorba dağıtmıştınız. Bu desteğiniz MB sitesinde DAYANIŞMA başlığıyla ve fotoğraflarıyla halen duruyor.
Tekel işçilerinin direnişine desteğinin devam ettiğini söyleyen yönetiminiz ise, 18 Ocak’ta, sizin adınıza isminizin izinsiz kullanıldığını ve bazı isimlerle bir arada bulunmanızın uygun bulunmadığı için imzanızın (isminizin) geri çekildiğini açıklıyor ve aynı gün yaptığı yazılı açıklama ile yönetiminize muhalefet eden kesimi ağır ifadelerle suçluyordu.
Sevgili Başkanım,
TEKEL Dayanışma Grubu bildirisinde benim de imzam var ve bu KİŞİSEL bir imza… Zaten o bildiride kurumlar yok, kişiler var. Kişi olarak imzanızı bir yere koyamıyorsanız, imzanızı bir yere koymayı doğru bulmuyorsanız, kişi olarak geri çekme yürekliliğini göstermeniz gerekirdi.
Yok, yönetim kurulunuz -başka bazı hesaplarla- size rağmen sizin imzanızı geri çekiyorsa; sizi, isminizi geri çekmek zorunda bırakıyorsa, o zaman sizin kendinizi yönetim kurulundan çekmeniz, istifa etmeniz gerekirdi.
Sevgili Başkanım,
Ağaçları kesebilirsiniz, binayı yıkabilirsiniz, üç katını falana, beş katını filana verebilirsiniz, duvarında M. Kemal’in tren camından bakan halini çağrıştıran resimleri yapıştırılmış Ali Çolak fotoğraflarını Mülkiye Sitesi’nin yeni hali diye camiamıza yollayabilirsiniz, bunların hepsine varım, bunların hepsi kabulüm, lakin özelleştirmeye karşı mücadeleyi, lütfen buna alet etmeyin.
Bu ağabeyiniz, yeterince örgüt kurmuş, yeterince örgüt yönetmiş, yeterince örgüt içi mücadele görmüş, hani -amiyane tabirle- kulağının arkası bile kalmamış, bir eski örgütçüdür. Hizip bilir, hizipler arası mücadeleyi bilir, ayak üstü adam kafalamaları bilir, rakı masalarına götürülüp oy kullanması engellenen adamları bilir, parti içi iktidar yarışı uğruna bir gecede MYK kararıyla yapılmış binlerce üye bilir, manipülasyonu bilir, delege seçimlerinde dağıtılan James Bond çantaları bilir…
Mevcut durumdan sergi salonu dışında farkı olmayan bir binayı “Mülkiye Sitesi” olarak yutturmanızı sineye çekebilir, sabah akşam medyaya demeç verip, size karşı olanları ötekileştirmenizi sineye çekebilir, muhalefeti ötekileştiren sizken, sizin muhalefeti Mülkiye camiasını ötekileştirmekle -ve utanmadan- düşmanlaştırmakla suçlamanızı sineye çekebilir, ama özelleştirmeye karşı mücadeleyi genel kurul
hesaplarına alet etmenizi sineye çekemez.
Sevgili Başkanım,
Bir düşünün;
Ocak'ın 6 veya 7'sinde TEKEL DAYANIŞMA grubunda -alfabetik nedenlerle- en başta isminiz çıkacak, birkaç gün sonra gidip TEKEL işçilerine çorba dağıtıp sitenizde “DAYANIŞMA SÜRÜYOR” diye reklâm edeceksiniz...
Cumartesi günü Milliyet Ankara ekinde “medya üzerinden konuşmaya son verin” diye medya üzerinden konuşacak, milleti içtimaya çağıracak, “bir derdiniz varsa bana gelin, BENNNN buradayım” diyeceksiniz. Doğrudan TEKEL işçilerinin eylemlerini çağrıştıran biçimde “kendilerini zincirle bağlasalar da, eylem yapsalar da, bu binalar yıkılacak” buyuracaksınız.
Ve bu beyanattan iki gün sonra birden -kendi adınızla bile değil MB yönetimi adıyla- TEKEL DAYANIŞMA grubunda isminizin kendinizden izin alınmadan kullanıldığını açıklayacaksınız.
TEKEL işçilerinin -kendini zincire bağlamak vb başka- EYLEM’lerini desteklerken, binanın yıkılmasına şu ya da bu biçimde karşı çıkan üyelerin - yapmadıkları- eylemleri baştan mahkûm ederek düştüğünüz çelişkiyi fark edince, TEKEL dayanışma grubundan -isminizin izinsiz kullanıldığını 10 gün sonra hatırlayıpçekileceksiniz.Haklarını arayan işçilere çorba dağıtmakla övünecek, ama Birlik içindeki
muhalefete hak aramayı yasaklayacaksınız.
Sevgili Başkanım,
Bunu bir dönem daha kalmak için yapıyorsanız, değmez. Hiçbir yerde hiçbir iktidar, buna değmez. Nasıl olsa, bir dönem de başkanlık yapsanız ömür boyu da, eninde sonunda geleceğiniz yer, Birlik Toplantı Salonu’nda 16x24 bir fotoğraftır, onu zaten hak ettiniz.
Sevgili Başkanım,
Ben, o TEKGIDA-İŞ üyelerine 10 yıl önce özelleştirmeyi anlatan adamım. Eğer özelleştirmeye karşı çıkmaz ve engellemezlerse başlarına gelecekleri anlattığımda, “hocam biraz abartmıyor musun” denen adamım, “aman hocam yaaaa, sigarayı, içkiyi kim, nasıl özelleştirebilir ki” denen adamım. Hayat onlara öğretti…Umarım, size bu kadar büyük bir bedelle öğretmez.
Saygılarımla.
N. İlter ERTUĞRUL
21 Ocak 2010
Ali Çolak'a İstida
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder